Ülkemizin son dönemde yaşadığı toplumsal, ekonomik ve siyasi karmaşaya kuşbaşı bakarak ele alacak olursak toplum;"kurbağa hikâyesi" metaforundan bir tık daha ileri seviyede idare edildiğini bir kenara bırakın sıcak suda bile aynı olduğunu gözlemlemekteyiz.
Halk bu duruma getirilmiş vaziyette iken siyasi emeller uğruna ülkemiz derin kutuplaşmaların yaşandığı, ekonomik sıkıntıların çoğaldığı, siyasi ve sosyal alanda çürümelerin baş gösterdiği ve bu durumunda her geçen gün artarak devam ettiği bir ülke haline geldiğimizi gözlemlemekteyiz.
İşin temeline inecek olursak; Ülkemizde derin kutuplaşmaların meydana geldiğini, her geçen gün de artarak devam ettiğini, başkanlık sistemiyle beraber de iktidar olmanın sihirli rakamının %50+1 olması hasebiyle de kutuplaşmaların şiddetini arttırarak en üst seviyeye çıktığını görmekteyiz.
Buna ne olduklarını bilmediğimiz ülkemize akın ettirilen mültecileri de eklediğimizde tam bir keşmekeşlik, 30 bilinmeyenli denklemin tam ortasında olduğumuzu görmekteyiz.
Bölgemiz tam bir ateş topuna dönmüş durumda iken bile kimsenin kimseye tahammülü kalmamış, siyasi tartışmalar üslup olarak yerini hakaretlere bırakmıştır. Ülkemizin birlik ve dirliğini tehdit eden konularda dahi çözüm üretmek, tek bilek, tek yürek olmak yerine taraflar birbirini suçlar konuma gelmiştir.
Hal böyle olunca incir çekirdeğini doldurmayacak, ehemmiyetsiz kayıkçı kavgaları dış güçlerin, terör örgütlerinin ve sinsice bekleyen art niyetlilerin ekmeğine yağ, bal, kaymak olmuştur.
İşin temeline indiğimizde ise, oy devşirmek için ortaya konulan tavırlar yani koltuk sevdası siyasetin seviyesini ayaklar altına düşürmüş, tabiri caizse yer yer kan davalı kişilerin ortaya koyduğu davranışlara benzer tavırlar ortaya konulmaya başlanmıştır.
Buradan hareketle işin vahamet tarafı da milletimizin birliği, devletimizin bütünlüğü için milli ve dini konularda tek ses, tek bilek, tek yürek olamıyorsak vah halimize. Çok büyük bir sorunun olduğuna ve bir şeylerin doğru gitmediğinin farkına varmaktan başka çaremizin olmadığını görmemiz gerekir.
Hal böyle oluncaolayı süzüp işin temeline bakacak olursak Ekonomi, Din ve Atatürk olgularının olduğunu açık ve seçik görürüz.
Realize edecek olursak,
Milli bir ekonomimizin olmaması hasebiyle dışa endeksli bir ekonomik anlayışla yaşamak zorunda bırakılmamız, ekonomik bağımsızlığımızı elimize alacak, Milli bir ekonomi ortaya koyacak plan ve projeye sahip olunmaması,
Dindar görünen bazı kesimlerin hak dini yaşamak yerine kullanmaya çalışması ve Atatürk'e her türlü hakaret, aşağılamaya müsaade edilmesi,
Atatürkçü görünen çevrelerinde Atamızı anlamak ve O'nun yolunda yürümek yerine kullanmaya çalışılması. Aynı kesimin dini değerlere gereği kadar sahip çıkılmaması.
İşte büyük fotoğrafta ekonomi dışa bağımlı, Atatürk ve din sahipsiz olunca ülkemiz bu vaziyete gelmiştir.
Ülkemizin bütünlüğü, milletimizin birliği için
Milli ve Dini konularda tek ses olmak istiyorsak,dış güçlere, terör örgütlerine, milletimizin birliğine, ülkemizin bütünlüğüne göz dikenlere karşı çelikten bir ülke olmak istiyorsak Ehli Beyt inancıyla Atatürk etrafında kenetlenerek, Haydar Baş hocamızın bütün miraslarına bilhassa insanlığa adadığı "Milli Ekonomi Modeli'ne"ve "Hoş geldin Atatürk"ve "Birlik mayamız Ehli Beyttir."felsefesine sahip çıkıp, bu yolda yürümekle mümkündür. Bu eksen bizim huzur, birlik ve kardeşliğimizin teminatıdır.
Hiç unutmamalıyız ki, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin harcı; yokluk içinde, samimi duygularla verilen bir varlık mücadelesidir. Atatürk, o zor şartlarda Türk, Kürt, Arap, Laz, Çerkez, Alevi, Sünni tüm etnik ve mezhebi grupları bir araya getirerek; onları tek bilek, tek yürek haline getirmiştir. Milli ve dini duygularla yoğrulmuş bu birlik ruhuyla Haçlı emperyalizmine karşı savaşılmış, Müslüman Türk milletinin namusu ve şerefi korunmuştur.
Atatürk, yokluk ve işgal altındaki en zor şartlarda bile milletimizi birleştirip ayağa kaldırmayı başarmıştır. Bugün ise şartlar o günlere kıyasla çok daha elverişliyken, aynı ruhu yeniden canlandırmak için Atatürk'te birleşmemiz şarttır.
Atatürk'te birleşmek; Ortak akıl, ortak kimlik, ekonomik bağımsızlık, bilim ve liyakat temelli kalkınma, dindar bir hayat, barışçı ve kararlı bir dış politikadır.
Bu, 86 milyonun bir arada, kardeşçe ve yüksek ekonomik refah içinde yaşaması demektir.
Türkiye'nin karşı karşıya olduğu etnik temelli ayrışma, kimlik siyaseti ve birlik duygusunun zedelenmesi gibi konular, ülkemizin milli birliğini tehdit eden önemli başlıklardır. Bu bağlamda, Atatürk'te birleşmek, sadece bir ideolojik tercih değil, toplumsal barış, ortak kimlik ve huzurlu bir gelecek için zorunluluk haline gelmiştir. Atatürk'ün kurduğu cumhuriyet, etnik kimlik değil, vatandaşlık temelli bir millet anlayışına dayanır. Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye halkına Türk milleti denir" ifadesi, herkesi kapsar; dışlayıcı değil birleştiricidir. Atatürk'te birleşmek, etnik ayrışmayı değil ortak aidiyeti güçlendirir.
Atatürk, Kurtuluş Savaşı'nı verirken tüm Anadolu halkını birleştirmiştir. Doğulu, Batılı, Kürt, Türkmen, Çerkez, Alevi-Sünni ayrımı yapmadan "tek vücut bir millet" oluşturup haçlıya karşı savaşmıştır.
Bugün de terörle mücadelede başarı, sadece güvenlik önlemleriyle değil, toplumun ortak bir ruh etrafında birleşmesiyle mümkündür. O ruh Atatürk'tür.
Atatürk'ün en net ilkelerinden biri, üniter ve bağımsız bir Türkiye'dir.Ulus-devlet anlayışı, bölünmeden güçlü bir şekilde ayakta kalmanın temelidir.Atatürk'te birleşmek, toprağın, halkın ve devletin bütünlüğünü savunmaktır.Atatürk'ün laiklik anlayışı, din, mezhep, inanç farkı olmadan herkesin eşit yurttaş olduğu bir sistemi garanti altına alır. Laiklik, farklılıkları ayrıştırmak yerine bir arada yaşatmanın sigortasıdır. Bu yüzden, birlikte yaşamanın temeli laikliktir, laikliğin temeli ise Atatürk'tür.
Atatürk, Türk milletini bir ortak değerler bütünü olarak tanımlar. Din, dil, ırk ayrımı yapmadan "birlikte var olma" fikrini yerleştirir. Bugün de gerçek toplumsal barış, ortak bir tarih, ortak bir mücadele ve ortak bir gelecek idealinde birleşerek sağlanır. Bu lider Atatürk'tür.
Ortak tarih bilinci, ortak vatandaşlık hukuku, ortak mücadele ruhudur. Tüm bunların adı Atatürk'tür.
Bu yüzden, siyasette Atatürk, güvenlikte Atatürk, kimlikte Atatürk, toplumda barış için Atatürk…
Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.