ABD-İsrail ikilisi nasıl bir Ortadoğu istiyor sorusunun cevabını merak ediyorsanız Gazze'ye, Batı Şeria'ya, Lübnan'a ve son olarak Suriye'ye bakın.
Suriye'de son gelişmeler tam bir turnusol. İstikrarı, bütünlüğü, millet birlikteliği kaybolmuş, kendisini korumaktan aciz olan bir Suriye tablosu var karşımızda.
Tabi, Suriye bu istikrarsızlığa nasıl sürüklendi, bunun da tarihi sürecini iyice anlamak gerekiyor. Çünkü bu süreç bir anda olmadı. ABD başta olmak üzere Batılı ülkelerin Suriye'de terör örgütlerini vekil güç olarak kullanarak Suriye'de başlattıkları iç savaş, bu bahaneyle ABD'nin Fırat'ın doğusuna üsler kurması ve Suriye'nin PKK'sına verdiği destek, Batılı ülkelerin Suriye'ye uyguladığı ambargolar ve daha nice uygulamalar Suriye'de bugünkü tabloya neden oldu ama Türkiye'deki siyasilerin de bu sürece katkılarını unutmamak lazım.
Eğer siyasilerimizin nezdinde "Dost Esad, zalim Esed" olmasaydı, Suriye sınırı yolgeçen hanına çevrilmeseydi, bugün üniter yapısı olan, İsrail'in böyle saldırılar yapamadığı, daha istikrarlı bir Suriye olacaktı.Ama diyeceksiniz ki, "Esad'ın hiç mi suçu yok?" elbette yanlışları oldu, eğer yanlışları olmasaydı, bugün Suriye bu noktalara gelmezdi. Esad yönetiminin yetkilileri de bu noktada iyi bir muhasebe yapması lazım.
Yine her şeye rağmen, Esad döneminde ABD-İsrail ikilisi işgal ve parçalama projelerini bu kadar pervasızca gerçekleştiremiyordu.Suriye'deki son birkaç gündür yaşanan gelişmeleri biraz irdeleyelim.
Malum, Suriye'nin güneyindeki Süveyda ilinde 13 Temmuz'da Bedevi Arap aşiretleri ile Dürzi silahlı gruplar arasında küçük çaplı çatışmalar başladı.Bölgeye sevk edilen Suriye güvenlik güçlerine, Dürzi grupların saldırılarında onlarca asker öldü. Güvenlik güçleri ile yerel silahlı Dürzi gruplar arasındaki çatışmaların büyümesinin ardından taraflar arasında ateşkes sağlandı.
Ateşkes kısa sürede bozulurken İsrail ordusu, Suriye güvenlik güçlerini hedef alan saldırılar düzenledi. Son olarak İsrail hava kuvvetleri, Suriye Cumhurbaşkanlığı yerleşkesi, Genelkurmay Başkanlığı ve Savunma Bakanlığı'nı vurdu.Süveyda'da hükümet ile yerel gruplar arasında ateşkes yeniden sağlanırken İsrail savaş uçakları Şam, Lazkiye ve Dera'ya saldırılar düzenledi. Süveyda'daki çatışmalar ve İsrail saldırılarında yüzlerce kişinin hayatını kaybettiği tahmin ediliyor. Yaklaşık 900 Suriye Güvenlik Gücü ve ordu mensubunun öldüğü ifade ediliyor.
4 gün süren çatışmalardan sonra Suriye yönetimi ile Süveyda ilindeki yerel silahlı gruplar ve ileri gelenler arasında yapılan anlaşmayla ateşkes sağlanmasının ardından, Suriye ordu birlikleri kentten kademeli olarak çekildi.Ama buna rağmen İsrail'in saldırıları devam ediyor. İsrail'e ait savaş uçakları, Suriye'nin Lazkiye ilindeki 107. Tugay'a hava saldırısı düzenledi.
Suriye'nin kalbine ve askeri bölgelerine yapılan bu saldırılarla İsrail'in vermek istediği mesaj esasen şu: Bu bölgenin hakimi benim, istediklerimi yapmak zorundasınız, istediğim zaman istediğim yeri istediğim şekilde yakarım, yıkarım. Diğer bir ifadeyle, ABD-İsrail ikilisi, Suriye'yi aynen Gazze ve Batı Şeria haline getirdi.Suriye'de bundan sonra bir millet ve toprak bütünlüğünün sağlanması mümkün değil. PKK'nın Suriye uzantısı SDG, ABD'nin ve İsrail'in desteğiyle daha da güç kazanmış durumda. Her ne kadar görünüşte Şara yönetimiyle bir anlaşma yapılsa da, öz yönetim ve öz savunma modelinden vazgeçecek gibi görünmüyor. İsrail'in Suriye'ye saldırıları ve yaşanan çatışmalar da SDG'nin bu duruşunu pekiştiriyor.
Suriye'nin güneyindeki Dürziler ise, şimdilik Şara yönetimiyle anlaşmış olabilirler ama İsrail, Dürziler üzerinde etki oluşturmaya devam ediyor. İsrail, Cumhurbaşkanlığı merkezine saldırı düzenlediğinde Dürzilerin bölgesinde İsrail bayrakları açıldı.Türkiye'nin durumuna gelirsek, elbette ki yeni Suriye gerçeğiyle Türkiye'ye yönelik tehditlerde artış var. Bu tehditleri bertaraf etmenin yolu, Şara yönetimine güvenerek hareket etmek değil, sınır güvenliğimizi daha da muhkem hale getirmektir.
Unutmayalım, Şara yönetimi, İsrail'in İran'a yönelik saldırılarında, hava sahasını İsrail'e tamamen kullandırdı. İsrailli yetkililer "Tahran yolu açıldı" açıklamaları yaptı.Türkiye olarak provokasyonlara asla gelmemeliyiz. Milli Savunma Bakanlığı'ndan yapılan, "Talep etmeleri durumunda Suriye'nin savunma kapasitesinin güçlendirilmesi ve terörle mücadelesine destek olmak için elimizden gelen desteği sağlayacağımızı daha önce ifade etmiştik" ifadeleri dikkat çekici.
Suriye provokasyonuyla Türkiye sıcak bir savaşın içine çekilebilir, buna son derece dikkat etmek gerekir.