Bozyazımızın geçim kaynağı çiftçiliktir. Geçimini muz, domates, biber, patlıcan kısaca yaş sebze ve meyve üreticiliği yaparak sağlamaktadır.
Yıl boyunca bir çocukla uğraşır gibi serasıyla ve ektiği sebze-meyveyle geçimini sağlayıp çocuklarını da okutmak amacındadır.
Konuyu büyük fotoğraftan ele alacak olursak, çiftçimizin bütün sorununu araştırmaya kalkarsak işin içinden çıkamayız çok zor.
Başlıca 3 büyük sorun vardır
-
Çiftçi toprağına ektiği tohum ve bakımını yaptığı ilaç, gübre, mazot vs. ihtiyaçların fahiş fiyatta olması
-
Çiftçiden yerinde alım fiyatı ile nihai tüketiciye raflardaki satış fiyatı arasındaki uçurum fiyat
-
Söz hakkının çiftçide değil de komisyoncu veya tüccarda olmasıdır.
Çiftçi her zaman emeğini hiçe sayar. Emekten vazgeçtik. Mahsülünüde satarken doğru dürüst paraya satamamasından dolayı hali perişan, içler acısıdır.
Çiftçi Tohum alır fahiş fiyata, çiftçi gübre alır fahiş fiyata, mazot alır fahiş fiyata, ilaç alır fahiş fiyata, birde bunları hasat döneminde almadığı için borç yaparak alır. "Yaz kardeşim hasatta öderiz" diyerekten… Hasat zamanı ürün para etmez. Aldığı borçlarını mı karşılasın, geçim mi sağlasın, gelecek sezona hazırlık mı yapsın, çocuk mu okutsun! İşin vahim tarafı ise o yaz düğünü de var ise yandı keten helva… Çiftçi ne yapsın?
Hani para etmiyor diye düşünsek, Bozyazı'dan kamyona yüklenip İstanbul, Ankara, İzmir vs. illere gelen mahsulün fahiş bir fiyata satılması bu ürünü yetiştiren çiftçimizi perişan ettiği kanısındayım. Yetiştirdiği ve yerinde sattığı domatesin raflarda 5-6 kat fazla fiyata satılması çiftçimizin gururunu da incitmektedir.
İşte bundan dolayı Bozyazı çiftçisi bir araya gelip bir çiftçi derneği kursun ve hakkını sonuna kadar savunsun. Yoksa bu devran böyle gelmiş böyle gider. Çiftçinin hakkını savunan bir derneğin olmaması olanlarda ise söz sahibi komisyoncuların olması çiftçiyi ezmektedir. Büyük emeklerle yetiştirdiğin ürünü bedavaya vermemek için, tüccarın söz sahibi olmaması için tek yumruk olmanız şarttır.